İş Sağlığı ve Güvenliği Nedir?
İçerik
İş sağlığı ve güvenliği nedir? konusunu derinlemesine anlatacağımız bu makalede iş güvenliği nedir? isg nedir? konusu ile ilgili tüm detaylara ineceğiz.
İlk çağlardan bu yana, çalışma ortamının sağlıklı ve güvenli olması ihtiyacı her daim söz konusuyken, sosyal bir gereksinim olarak kabul görmesi maalesef yakın zamanlara rastlamaktadır.
Artan teknolojik gelişmeler çalışma hayatında birçok değişikliği beraberinde getirse de küreselleşme ile birlikte mal, hizmet ve sermaye akışı hızlanmış ve bunun sonucunda işletmelerin ayakta kalabilmelerinin en önemli gereği rekabet edebilme gücü meydana gelmiştir. Gerek iç gerekse dış rakipler ile mücadele edebilme, sürekli müşteri portföyünü arttırmak isteme, kısa sürede çok daha randımanlı proses çıktısı meydana getirebilme gayreti ve düşüncesi ortaya çıkmıştır.
Yaşanan tüm bu değişimler, rekabet şartları ve insan kaynağının doğru değerlendirilmesi amacı, işin sağlıklı ve güvenli yapılması anlayışının karşımıza çıkarak gelişmesine sebep olmuştur.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kavramı
Ülkemizde 30/06/2012 tarihinde ve 28339 sayılı Resmi Gazete‟de yayımlanan İSGK ile yasal düzenlemeler dâhilinde takip altına alınan isg, tarihçesine bakıldığında insanlık tarihine eşdeğer bir geçmişe sahiptir. İnsanlığın taşı ve toprağı işlemesiyle başlayan süreç, madenlerin bulunmasıyla birlikte yeraltına inilmesine dek uzanmış; oradan da gelişen teknolojiyle makine-insan etkileşiminin bulunduğu alanlarda isg, çalışanların temel kaygısı haline gelmiştir. Bu kaygıyı karşılamak için devletler yasalar çıkarmış, DSÖ ve ILO gibi kurumlar bu yasaları denetlemiştir. Bu sürecin gerçekleşmesinde ise 20. yüzyılda entegre bir bilim alanı olarak ortaya çıkan isg ile sağlıklı çalışma ortamları geliştirmiş, çalışanların rahat ve huzuru sağlanmış, çalışanların işyeri motivasyonları artırılmış ve bunun sonucunda üretim kalitesinin yükseldiği tespit edilmiştir.
İş sağlığı, DSÖ tarafından işçilerin bedensel, psikolojik ve sosyal iyilik düzeylerini en üst seviyeye çıkarmak amacıyla iş ve insan arasındaki uyum olarak tanımlanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında iş sağlığı kavramı, işçinin çalışma ortamındaki sağlığını korumayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede işyerindeki sağlık sorunlarının belirlenmesi ve iyileştirilmesi bu kavramın kullanıldığı alandaki temel amaç olarak verilmektedir.
İş Güvenliği Tanımı Nedir?
İş sağlığı ve güvenliği bütün olarak ele alındığı zaman kavram olarak bütünü oluşturan iş sağlığı ve iş güvenliğinin ortaklaşa ifadesidir. Kavramsal manada iş sağlığı ve güvenliği için birçok tanımlama yapılmış olmasına rağmen temel olarak; çalışanların can güvenliği, işyerinin, kullanılan makinelerin ve araçların, üretilen malın güvenliği olarak tanımlanmıştır. Uluslararası alanda ILO iş sağlığı ve güvenliğini, çalışanların sosyal, fiziksel ve ruhsal bakımdan tam bir iyilik durumunda olmaları ve bu durumlarının geliştirilmesi, çalışanların işyerindeki koşullardan dolayı yaşamlarını kaybetmesinin önlenmesi ve olumsuz sağlık koşullarına karşı korunması, çalışanların psikolojik ve sosyal olarak rahat edecekleri bir pozisyonda çalıştırılması ve bu durumun süreklilik arz etmesi olarak tanımlanmıştır.
Bu iki kavramdan iş sağlığı temelde, çalışanların bedensel, ruhsal ve sosyal durumlarındaki iyilik faktörünün süreklilik arz etmesi için işyerindeki çalışma koşullarından kaynaklı risklere karşı korunması, kişiliklerine ve becerilerine uygun islere yerleştirilmesi, hastalıklara karşı korunması ve işin ve çalışanın birbirine uyumunun sağlanması olarak tanımlanmıştır . İş sağlığı kavramı, işçi sağlığı kavramı ile ikame edilmiştir ve iş sağlığı güvenliğinde sağlık yönünü temsil etmektedir.
İş güvenliği ise çalışanların işin görümü sırasında maruz kalabilecekleri tehlikelerin önlenmesi konusunda işverene yüklenen teknik kurallar bütünüdür. İş güvenliği, iş sağlığı kavramının yanında iş sağlığı ve güvenliğinin diğer yönünü temsil etmektedir. Doktrinde is güvenliğinin insanların temel anayasal haklarından olan yasama, beden bütünlüğünün korunması ve sağlık hakkının çalışma ortamında tesisi ihtiyacı sonucu ortaya çıktığı da ifade edilmiştir.
iş sağlığı ve güvenliği komple düşünüldüğünde bir bütün olarak iş sağlığı ve güvenliği bilim dalını oluşturmaktadır. Her iki kavramın ana amacı, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenebilmesi ayrıca isçilerin sağlıklarının ve vücut bütünlüklerinin korunmasıdır.
İş Sağlığı ve Güvenliği Tarihsel Gelişimi
İlk çağlarda insanların çalışma sebepleri genellikle yemek ve barınma gibi ihtiyaçlarının giderilmesi olmuştur ve bu çalışmalar çoğunlukla bireysel seviyelerde kalmıştır. Bu sebeple bu devirdeki işisağlığı veigüvenliğ kavramı ile günümüzdeki kavramın aynı olmadığını söyleyebiliriz. Tarih boyunca çalışma koşullarındaki değişim işisağlığıveigüvenliğirisklerin veialınacak tedbirleri değiştirmiştir.
İş sağlığıve güvenliğinin tarihi gelişiminde Imhotep, mısır piramitlerinin inşası sırasında meydana gelen iş kazaları ve meslek hastalıklarının analizlerini yapmış , bir hekim olan Hipokrat hastalıklarda çevre faktörü ve kursun zehirlenmelerini araştırarak bu alanda çalışmalar yapmıştır . 17. yüzyılda diğer bir hekim olan Ramazzini de işyeri hekimliği yapmış ve bu alanda “Çalışanların Hastalıkları” adlı bir eser yayınlamıştır. Bu eserinde, çalışanların hastalıklarının tespiti ve bu hastalıkların önlenmesinde dikkat edilmesi gereken hususlardan bahsetmiştir.
18. yüzyıla kadar azınlıkta kalan bireysel nitelikli bu çalışmaların yanında, 18. yüzyılda sanayi devrimi ile küçük ölçekli bireysel çalışmalar son bulmuş, üretimde kullanılan makineler değişmiş, insanların fabrikalarda kitlesel bir şekilde kötü koşullarda ve düşük ücretlere çalışma olgusu sonucu iş sağlığı ve güvenliği alnında daha fazla çalışma yapılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Fabrikalaşama ile beraber uzun çalışma saatleri, düşük ücretler, çalışma ortamının uygunsuzluğu, çocuk işçi çalıştırılması gibi olgular fiziksel, kimyasal ve biyolojik risk etmenlerinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu risk etmenlerine karşı gereken iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması ise iş kazaları ve meslek hastalıklarının sayısında önemli ölçüde artışa neden olmuştur. Günümüzdeki iş sağlığı ve güvenliği olgusunun temelleri de bu tedbirlere ihtiyaç sonucunda atılmıştır. İş sağlığı ve güvenliği olgusu insanların çalışmaya başlamasından itibaren ortaya çıkan bir olgu olmasına rağmen sosyal bir ihtiyaç olarak ortaya çıkması ise yakın zamanlarda olmuştur.
19. yüzyıl sonrasında ise iş sağlığı ve güvenliği alanında belirli standartların sağlanması yönünde ulusal ve uluslararası birçok çalışma yapılmaya başlanmıştır. Ulusal olarak bakıldığında, ABD’de “Occupational Health and Safety Act (OSHA)”, İngiltere’de ise “Health and Safety at WorkAct” şeklinde kanuni düzenlemeler yapılmıştır. Avrupa’da ise ilk çıktığında tavsiye niteliğinde olan fakat sonradan bağlayıcı olacağı kararlaştırılan “tek senet” ile iş sağlığı ve güvenliği alanında iyileştirmeler hedeflenmiştir (Arsava,1995). Uluslararası alanda ise ILO iş sağlığı güvenliği alanında belirli standartlar yayınlamakta ve devletler bu standartları ulusal düzenlemelerinde örnek almaktadırlar.
Ülkemizde ise iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinde mecellede yer verilmemiş, ilk defa 1936 tarihli İş Kanunu’nda iş sağlığı ve güvenliği maddeleri yer almıştır. İş kazası ve meslek hastalıkları bir kavram olarak ilk defa 1964 tarihli Sosyal Sigortalar Kanunu’nda tanımlanmıştır. Devam eden süreçte ise uluslararası direktifler ve Avrupa Birliği standartlarının yakalanması için iş sağlığı ve güvenliği öncelikle 1971 tarihli İş Kanunu’nda düzenlenmiş, devamında ise 2003 tarihli İş Kanunu ile bu alan düzenlenmiştir. Son olarak ise iş sağlığı ve güvenliğinin düzenlenmesi, is kanununun yanında özel bir kanun olan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na bırakılmıştır. Bu alanda bunun dışında iş kazası ve meslek hastalığı sonrası hukuki süreci düzenleyen 5510 sayılı SSGSSK bulunmaktadır.
Dünyadaki Tarihsel Gelişimi
İngiltere‟deki Endüstri Devrimiyle birlikte işçilerin hayatları ve sağlığı iş ile ilgili bir unsur olarak somut bir şekilde iş dünyasında yer etmeye başlamıştır. 1802 yılı ve devam eden süreçte Fabrika Anlaşmaları adıyla var olan isg farkındalığı, tekstil fabrikalarında çalıştırılan çocuk işçilerin sağlığı üzerine öncelik vermişti. 1833‟te çıkarılan yasa ile de bu kapsam genişletildi. 1844 yılında ise bu haklar kadınları da kapsayacak şekilde yeniden düzenlendi.
Resmi olarak bu şekilde aktarılabilecek isg tarihi ve farkındalığının kökeni Eski Yunan‟a kadar uzanmaktadır. Yunan fizikçi ve tıbbın kurucusu Hipokrat‟ın madenci sağlığını takip ettiği çalışmaları bilinen en eski isg uygulamalarından biridir. Aynı şekilde Eski Roma‟da senatör PlinytheElder‟ın madencilerin madene girerken solunum önlemi almaları gerektiğini ifade ettiğine dair kayıtlar da vardır.
1556 yılında Georgius Agricola tarafından yazılan De Re Metalica adlı kitap maden çıkarma tekniklerinden ve madenci sağlığından bahseder. Meslek hastalıklarına yönelik bilinen ilk eser de Bernardino Ramazzini tarafından 1700‟de yazılan DeMorbis Artificum Diatriba‟dır (İşçilerin hastalıkları). Ramazzini bu kitapta meslek hastalıklarını farklı iş kolları çerçevesinde sınıflandırmıştır. 1760‟tan 1840 yılına kadar geçen dönemde gerçekleşen Sanayi Devrimi ile birlikte isg üzerine kalıcı eserler verilmiş ve önlemler vurgulanmıştır. 1775 yılında PercivallPott, bacadan çıkan gazların kanseri ortaya çıkardığını bulgulayan ilk kişidir.
Charles Turner Thackrah endüstriden kaynaklı hastalıklar üzerine bir kitap yazmıştır. 1833 yılında Fabrika Anlaşmaları uygulamaya sokulmuş ve bunun üzerine fabrikalarda İSG‟yi denetleyen gözlemciler çalıştırılmaya başlanmıştır.
1919 yılında ILO‟nun kurulmasıyla devletlerin, işverenlerin ve işçilerin İSG‟ye katılımları sağlanmıştır. Bu çalışmalar sonucunda 1950 yılında ILO ve DSÖ ortak bir bildiri yayımlayarak İSG‟nin evrensel tanımını yapmışlardır. 1970‟li yıllarda ise İSG akademik bir disiplin olarak kendini göstermeye başlamıştır. Bu doğrultuda Almanya‟da isg Kaza Araştırma Merkezi kurulmuştur. 1974 yılında ise Wuppertall‟da İSG üzerine yüksek mühendislik bölümü açılmıştır.
Türkiye’deki Tarihsel Gelişimi
İş Sağlığı ve İş Güvenliğinin ülkemizdeki tarihçesine bakıldığında her ne kadar 20.06.2012 tarihi ve sonrası günümüz İSG‟si için bir referans noktası oluştursa da Osmanlı döneminde atılan adımların varlığı İSG‟nin Türkiye‟de yüz yılı aşkın bir tarihi olduğunu göstermektedir. İnsanı koruma hareketleri kapsamında yapılan bu düzenlemelerden ilki 1865 yılında yayınlanan Dilaver Paşa Nizamnamesi‟dir. Bunun hemen ardından 1869 yılında yayımlanan Maadin Nizamnamesi ile 1876 senesinde yürürlüğe giren ilk medeni kanunumuz olan Mecelle ile birlikte endüstri sağlığı konusuna odaklanmakta ayrıca genel olarak madenler üzerine düzenlemeler önermektedir.
Cumhuriyet Döneminde 1921 tarihli,114 ve 151 sayılı Ereğli Havza-i Fahmiyesi Maden Amalesinin Hukukuna Müteallik Kanunlar düzenlenmiştir. Bu kanunun uygulanması sayesinde maden havzalarında oldukça yeterli iş sağlığı hizmeti sağlanmıştır. 1924 tarihinde 394 sayılı Hafta Tatili Yasası kabul olmuştur 1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanunu, 1930 tarihinde Belediyeler Kanunu ile denetim ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile birlikte iş sağlığı ve iş güvenliğine yönelik hükümler yer almaktadır. 1936 yılında 3008 sayılı İş Kanunu sayesinde ülkemizde ilk kez iş güvenliği konusunda detaylı ve sistematik bir düzenleme sağlanmıştır. Buna göre işverenlere yükümlülükler verilmiş ve her işverenin çalışma sağlığı ve güvenliğini gözetmesi ve bunun için bir iç yönetmelik hazırlaması gerektiği belirtilmiştir (Madde 29) (T.C. Resmi Gazete, 15.06.1936, sayı:3330).1945 senesinde 4792 sayılı İşçi Sigortaları Kurumu ve 4772 sayılı İş Kazaları, Meslek Hastalıkları ve Analık Sigortaları Kanunları yürürlüğe girmiştir. 1946 senesinde Çalışma Bakanlığımız kurulmuştur. 1947 senesinde İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri hakkında kanunlar yürürlüğe girmiştir. 1950 senesine gelindiğinde ise 5521 sayılı İş Mahkemeleri oluşturulmuştur. 1954 senesine gelindiğinde denizcilik sektörleri ile ilgili olarak 6379 sayılı Deniz İş Kanunu, 1963 yılında 274 sayılı sendikalar kanunu, 1964 senesinde 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunları, 1967 senesinde 931 sayılı İş Kanunları yürürlüğe konulmuştur. 1971 senesine gelindiğinde ise 1475 sayılı yeni bir İş Kanunumuz yürürlüğe alınmış ve bu kanunlar iş sağlığı ve iş güvenliği konularında yürürlüğe konulan yönetmelik ve tüzükler ile desteklenmek suretiyle önceki iş kanununa göre daha çağa uygun ve geniş anlamda detaylı düzenlemeler getirmiştir. 2003 yılında ise 4959 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu kabul edilmiştir. 2006 yılında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Kanunları çıkarılmış ve düzenlemelerin kapsamı genişletilmiştir. İSG üzerine yapılan düzenlemeler bugünkü halini ise 20.06.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile düzenlenmiştir (T.C. Resmi Gazete, 20.06.2012, sayı:28339).
İş Sağlığı ve Güvenliğinin Amacı
Temel amaç, bir işletmede çalışan tüm kişilerin memnun olma halleridir. Diğer bir ifade ile çalışanların çalışma ortamlarında kendilerini rahat ve güvende hissetmeleri, iş ortamındaki sebeplerden dolayı sağlıklarını kaybetmemeleri temel amaçtır. Dolayısı ile güvenli ve huzurlu bir ortamda çalışan kişilerin çalışmaları da daha verimli olacağından buna bağlı işverenlerinde memnuniyet sağlanmış olacaktır.
Anlaşılacağ üzere konu çok yönlü bir çalışmayı zorunlu kılar. Çalışırken faydanılan bilimler ise, tıp, ergonomi, psikoloji, anatomi, matematik, fizik, kimya, istatistik, iktisat ve sosyolojidir.
İş Sağlığı ve Güvenliğinin Önemi
Üzerinde durulması gereken önemli konulardan biridir. Dünya üzerinde iş kazalarına yönelik yapılan çalışmalar ve alınan önlemlere karşın ölümlü iş cinayet vakaları artmaktadır. İstatistiklerine bakıldığında iş kazası bakımından Türkiye, Avrupa’da 1., Dünya’da 3. sırada yer almaktadır.
Emekçilerin iş cinayetlerine kurban gitmesi ya da geride kalan hayatlarını sağlıklı olmadan geçirmeleri totalde psikolojik, sosyolojik ve finans sorunları meydana getirmektedir.
İş kazası geçiren ya da işe bağlı sağlık sorunları yaşayan işçiler ve geçindirmekle sorumlu oldukları ailelerinin masraflarını karşılamakta zorlanacak, işçiler eskisi gibi sağlıklı olamayacaklarını düşünecek olmanın maddi ve manevi üzüntüsünü hayatları boyunca taşıyacaklardır. İş kazası nedeniyle yaşanacak ölüm hem kişi hem ailesi için en büyük tehlikedir. Hatalı davranışları sebebiyle bir kazanın meydana çıkmasına imkan sağlayan kişilerin vicdanlarında oluşturacağı etki en vahim durumdur.
İşyerinde çalışan birinin kazaya uğraması işveren açısından da büyük önem taşımaktadır. Bu durum ciddi ekonomik gider kaynağıdır. Yaşanacak bir iş kazası neticesinde üretim hattı zarar görerek, performans hızı azalacak bu da imalatı düşüreceğinden verimlilik azalacaktır. Kaza sonrası tarafların ya da muhatapların birbirine açtıkları mahkeme davalarında ağır cezalar oluşmaktadır. Diğer taraftan bakıldığındaysa; açılan davalarda kusurlu bulunanlara hapis cezası ile cezalandırılması bir diğer husustur.
Çalışma ortamını iş sağlığı ve güvenliği açısından iyileştirmek, işin devamlılığını engelleyen kişiyi, makine ekipmanı, ürünü ve de zaman kaybına sebep olabilecek koşulları ortamdan kaldırmak veyahut en aza indirmek, artan randıman ve üretim artışını beraberinde getirecektir.